3 Şubat 2011 Perşembe

Alo 112....

112 Acil yardım hattı buyrun...
“Okeyim var, biteyim mi, döneyim mi?”...
''Abla de hadi kızım abla gel de...'' (fedakar anne çocuğuna konuşmayı öğretiyor.Çağrı karşılayıcı uyarıda bulunca '' ne var yani bi alo deseniz ölürmüsünüz? diye bir yanıt alıyor..)


Bunlar ve daha niceleri..Tacizler,küfredenler...112 hattı gün boyunca yaklaşık 500.000 çağrıya yanıt veriyor ve bu çağrıların %70 i taciz telefonu.Birde buna yetersiz çağrı karşılayıcı sayısı eklenince işin boyutu değişiyor.Maalesef 112 yi arıyor fakat yanıt alamıyorsunuz.


Neden telefon çalıyor ama yanıt veren olmuyor?
112 yi her aradığınızda karşılayıcılar meşgul dahi olsalar telefonunuz bir hatta düşüyor ve siz beklemede kalıyorsunuz.Fakat taciz telefonlarının arkası kesilmeyince çağrı karşılayıcı personele ulaşmanız dakıkalarınızı alabiliyor..


Peki bu durumda ne yapmalı? 
Acil yardıma ihtiyacınız olduğunda ilk yapmanız gereken şey 112 yi tuşlamak.Baktınız ulaşamıyorsunuz hemen 155 i arayın.Onlara adresinizi doğru bir şekilde verin ve ambulans isteğinizi bildirin.Asayiş ekipleri telsiz aracılığıyla 112 merkeze ulaşacak ve ambulans tarafınıza yönlendirilecektir..Elbette bu durumda da zaman kaybı söz konusu.Ancak telefon sapıklığı eğlencesi son bulmadıkça bu sistem böyle yürümeye devam edecek.





  

25 Aralık 2010 Cumartesi

KOKU

Saat 21:30 civarıydı adrese ulaştığımızda.Asayiş ekipleri çilingirin kapıyı açmasını bekliyorlardı..Kapı açıldı, yalnızca bir adım attım içeriye ve aldığım kokuyla irkildim..Bu kokuyu kahretsin ki çok yakından tanıyordum ben...
İçerisi karanlıktı ışıklar kapalıydı..Polisler el çabukluğuyla ışıkları yaktılar..Koridorda,mutfakta,salonda kimse yoktu..Koku boğucuydu,hatta kusturucu…Bir taraftan camları açarken bir taraftan kusmamak için kendimi zorluyordum.Yatak odası olduğunu tahmin ettiğim son kapıyı açtığımda beklediğimiz tabloyla karşılaştık..Evet koku yanıltmamıştı beni..Bu koku ve hep aynı tablo…
80’li yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim erkek hasta yatağında kıvrılmış sırtı bize dönük durumdaydı.İçim ürpererek üzerinde ki yorganı kaldırdım.Koku son derece şiddetlendi..Bu son noktaydı zaten..Ciğerlerime dolan havadan tiksiniyor,korkuyor,huzursuz oluyordum o an..El ve ayakları mosmordu,şişmişti..Ölüm sertliği çoktan gelişmişti..Dizlerini karnına çekerek son nefesini verdiği için bu pozisyonda kalmıştı açmak mümkün değildi.Defibrilatörün problarınını göğsüne değil mecburen sırtına yerleştirdik.Hayat vermek için değil,ölümü ıspata yönelik çalısıyorduk bu kez..Koku dayanılacak gibi değildi.Kendimi dışarı atmak için can atıyordum ve eminim diğerleride aynı şeyi düşünüyordu..Evden çıkarken birkaç komşunun kapıda bekleştiğini gördüm,ağlayan bağıran kimse yoktu..Belli ki yalnızdı..belli ki kimsesizdi..
Polis ekiplerine ölümün netliği hakkında bilgi verdikten sonra araca geçtik..Dönüş yolunda ekip oldukça sessizdi.Normal şartlarda vaka hakkında konuşur eleştirirdik.Bu kez kimse konuşmuyordu.Ortamın havasını değiştirmek için ağzımı tam açmıştım ki o koku tekrar burnuma geldi..
Ölümünün üzerinden saatler belki de tam bir gün geçmişti..Yalnızdı..Ölürken  yalnızdı..Nerdeydiler?..Hayatta kimsesizmiydi yani? 80 yıl..koca 80 yıl kimsesi olmadı mı? Kimse ölümünü farketmedi , ta ki o koku duyulana kadar..
Peki bu koku neyin nesiydi?Çürüyen  bedeninin kokusu mu? Salınan idrar ve dışkısının mı? Ne o, ne bu ’’yalnızlığın kokusuydu bu ’’..Derin bir nefes aldım ta ki kalabalığın kokusu yeniden ciğerlerime dolana kadar…..

                                                                                                                                       24.12.2010

9 Aralık 2010 Perşembe

HENÜZ TEMİZ DEFTERLER..

 08.12.2010

   İnsanların işlerinden çıkıp evlerinde akşam sofralarının kurulduğu saatler…
Ambulansın içinde tarihi geçmiş ilaçları ayırırken telsizden bildirildi vaka..30 yaşında bayan hasta,suicid girişimi (intihar)..
   Adres istasyona yakın bölgedeydi kısa zamanda ulaşmıştık ki bayan ilaçları içeli henüz 10 dk bile olmamıştı..Kendinde ve bilinci açıktı..evde 18 li yaşlarda akraba bir genç,komşu kadın ve 2 küçük erkek çocuğu vardı.(hastadan A diye bahsedeceğim) A.  (biryandan sigarasını içerek) ‘’ ilaç içmedim iyiyim gidin’’ dedi..Komşu kadınsa ben gördüm içti yalan söylüyor bu neden yalan söylüyorsun yalan söyleme senin kafanı kırarım vb.şeklinde A’ ya bağırmaktaydı..Komşu kadına biraz sinirle başka bir odaya gitmesini ve bizi hasta ile yalnız bırakmasını söyledim.Zira kadın iyi niyetini aşmış neden olduğunu anlayamadığım bir şekilde A’ya bağırmaktaydı ve bu beni aşırı strese sokmuştu..A’ yı alıp o an ışık yanan  bir başka odaya geçtim.Oda da 2 küçük erkek çocuğu onca kargaşaya rağmen ders çalışıyordu.Çocuklara dışarı çıkmalarını söylediğimde ‘’ abla defterimizi alalım öyle çıkalım olur mu’’ deyip odadan çıkışları içimi burkmuştu.A’ oda da bulunan yatağa oturdu ‘’ ben ilaç içmedim’’ dedi..Titreyen ellerinden,benimle konuşurken yüzüme bakmayışından yalan söylediği kesindi.Sürekli sigara içiyordu..Üzerine otorite kurmak için sesimi yükselterek ; ‘ A. ilaç içtiğini biliyorum,seni hastaneye götürmek zorundayım.Şimdi bizi oyalama,ambulans bekleyen yüzlerce gerçek hasta var vakit kaybettirme..’’ dedim. Sigarasından derin bir nefes aldı ve ‘’ evet ilaç içtim..ne buld
umsa içtim hem de,çünkü ölmek istiyorum..Hastaneye gitmek istemiyorum.’’ dedi.. Kendisine rızası olmadan onu oradan çıkarma yetkimin olmadığını bu sebeple asayişe haber verip polis zoruyla hastaneye götüreceğimizi izah ettim.Buna rağmen tedaviyi kabul etmeyince asayişe haber verdim ve bekleme süreci başlamış oldu..A . ‘’ ben 32 yaşındayım,12 yıldır istemediğim sevmediğim bir adamla evliyim ve 2 çocuğum var..Defalarca dayak yedim defalarca intihar ettim.Ailemin yanına her gittiğimde beni tekrar buraya yolladılar ama artık dayanamıyorum.Sevmediğim bir adamla aynı yatağa girmek istemiyorum şimdi beni bırakın öleyim ‘’ dedi.Söylediği sözler beynimde şok etkisi yarattıysa da duygusal davranamazdım ,aynı yüksek sesle ‘’ A.,işimi yapmak zorundayım..2 tane çocuğun var dışarıda..Şu yaptığın şeyin onlar üzerinde ki etkisi düşün’’ dedim. ‘’ umrumda değiller ..’’ yanıtını aldığımda ise denilecek hiçbir sözüm kalmamıştı..(ya da akla yatkın diyelim.)Polis adrese ulaştı.Durumu izah ettim.A ya dönüp ‘’ hastaneye gitmek istemiyomuşun gel seni bizim misafirhaneye götürek haa çay ısmarlarık ‘’dediler.(işte o an cinnete ramak kalmış ben de ipler kopmak üzereydi).Kadın ısrarcıydı..Mahallelinin yarısı eve doluşmuş yarısı dışarda bekleşmekteydi..Aklı başında olan bir polis çocukları çağırıp şiddet görüp görmediklerini soruyordu..Bu curcuna beni fazla germiş olacak ki A.!! Geliyor musun gelmiyor musun?kelepçeleri hazırlatayım mı? diye çıkıştım..(halbuki kadının ölüm isteği öyle anlamlıydı ki ve ona o kadar sarılasım vardı ki o an..)A sonunda razı oldu..Onu ambulansa yerleştirirken bir şey dikkatimi çekti….soğuk havada pijamaları ve terlikleriyle defterlerini koltuk altına sıkıştırmış 2 erkek çocuğu…onca olayın için de biran olsun bırakmadıkları defterleri...ambulansın içine öyle bir bakışları vardı ki…Çılgınca bağıran komşu kadın çocukların yanına geldi hadi bize gidiyoruz dedi..Çocuklardan biri ‘’ anne eve dön tamam mı’’ dedi….
Yolda giderken düşündüğüm tek şey  ; bu çocuklar o evden kurtarılmalılar ve defterleri de….!

  

30 Ekim 2010 Cumartesi

Süpermen Olmak Lazım Bazen..

Nöbet ertesi dumur durum notları; Saat 01:57 (30.10.2010) İstanbul, P****
Komuta kontrol merkezinden (KKM ) bildirilen senkop vakasına çıkış yapıp 5 dakikada adrese ulaştık.Vakaya ulaştığımızda hasta,bilinci kapalı ağrılı uyaranlara cevap verir durumdaydı.Vital bulguları ( ateş,nabız,tansiyon,solunum) stabil olan hastanın, depresyon tedavisi gördüğünü ve yaşadığı üzüntülü bir durum sonrasında bayıldığını öğrendik.Gerekli tıbbi müdahaleyi yaptıktan sonra hastayı hastaneye götürmek üzere sedyeye aldık.Bu arada hasta yakınından şöyle bir soru geldi ‘’ taşıma ekibi geliyor değil mi?’’ Kendisine taşıma ile görevli ayrı bir ekip olmadığını,hasta ağır  ve 6.katta oturdukları için bize yardım etmeleri gerektiğini son derece uygun bir dil ile izah ettim. Hasta yakını ‘’ taşıma ekibinin olması lazım, ha eğer yoksa siz taşıyacaksınız mecbursunuz’’diye cevap verdi.
Dışarıdan bakıldığında ne kadar akla yatkın geliyor değil mi?Gelelim işin iç yüzüne…Ambulansta 3 personel çalışmakta..100 kilo civarı bir hastayı 3 kişinin 6.kattan aşağı taşıması imkansız..Zaten taşırken gerekli dengeyi en az 4 kişi sağlayabiliriz.Kabaca bir hesap yaparsak ; Günde 10 vaka  yapan bir istasyon ekibinin taşıdığı her hasta 60 kilo olsun diyelim…60*10=600 /3= 200…yani bu kaba hesaba bakarsak 24 saatte personel başına 200 kilogramlık yük düşüyor..Bu yalnızca taşıma esnasında…Peki buna cpr ve diğer tıbbi uygulamalar esnasında ki enerji tüketimi eklenirse durum ne olur??
Halkın isteğine bakılırsa 112 personelinin süpermen olması gerekiyor..Gelelim benim vakanın sonucuna…Hasta 6.kattan aşağı mahalle delikanlılarının yardımı ile taşındı.Hastaneye ulaştırıldı..Hastayı hastane görevlilerini teslim edip,hastane sedyesine aktardık.Biz oradan ayrılırken hasta sedye de koridorun ortasında yatıyordu ve gelip geçenlerin çarpmasından dolayı düşmek üzereydi.Hasta yakını ise aynı umarsızlıkla etrafa bakınıyordu.Gözlerinin içine dik dik baktıktan sonra vazifem olmadığı halde hastayı güvenli bir yere yerleştirdim.Bu da senin ayıbına karşı benim zaferim olsun kadııınnn…diyerek hastaneden ayrıldık….

Nöbet Sonrası Sendromu nedir?

'' Geçen nöbet bir vakaya gittik''..... diye başlar 112 de sohbetler.Hayatımız ; komuta merkez-istasyon-ambulans üçgeninden oluşurmuşçasına,başka bir derdimiz yokmuşçasına hep bunları konuşuruz aramızda..Sadece kendi içimizde mi?Sosyal hayatımız da yeni birileriyle mi tanışıyoruz ilk sorular hep işimize yöneliktir..Elin de ölen biri oldu mu?Ölülerden nasıl korkmuyorsunuz?Hiç kurtulan oldu mu?Sirenleri neden açıyorsunuz?Vesselam bir kez girdik mi bu işe kolay kolay sıyrılamayız bir daha..
   Oysa anlatmak istediklerimiz çok başkadır aslında..Gördüğümüz darplar,atlattığımız kazalar,uğradığımız hakaretler,halkın acil yardım ve 112 hakkında ki bilgisizliği ve toplumda bize karşı oluşmuş yıkmak istediğimiz ön yargılar,nöbet esnasında karşılaştığımız dumur durumları,dramatik ve trajikomik olaylar,her vakadan çıkardığımız yahut çıkarılmasını istediğimiz hayat dersleri ...İşte bu nedenlerle '' nöbet sonrası sendromu '' tanısı koyup kendime, başlıyorum anlatmaya..Benimle birlikte 112 nöbeti tutmaya,gördüklerimden kendinize pay çıkarmaya hazırmısınız?Tuttuğum ve tutacağım nöbetlere ithafen...

BENİ SİZ DELİRTTİNİZ..


 Nöbet ertesi dumur durum notları ; Saat 20:08 (25.10.2010)  
 İstanbul Bağcılar ilçesinde ****** mahallesinde asayişten gelen trafik kazası anonsu üzerine vaka çıkışı yaptık.Kaza adresine 4 dk.da ulaştık fakat yol ortasına park edilmiş bir araç yüzünden ambulansı olay mahalline park edemedik..Ambulanstan inip acil çantasını alıp yerde yatan yaralı şahıslara doğru yürümeye başladık bir yandan da ‘’araç sahibi aracını acilen kaldırsın’’ diye uyarı anonsu yapıyordum...Bir adam yanıma yaklaşıp ‘’araç sahibi benim’’ dedi.’’Aracınızı acilen kaldırın’’dedim.’’Ama yardım ediyorum ben’’dedi.’’Artık biz buradayız aracı kaldırın ki ambulans yaklaşsın’’dedim.’’Senin diploman varsa benim de ilk yardım sertifikam var sen ne konuşuyorsun bee’’diye bağırmaya başlayınca sabrın son damlasını tükettim.’’Bilgide diplomada bende..sertifika sende..malzemeler ambulansta..şimdi çek lan arabanı ordan’’diye çıkışınca sevgili gönüllü aracına yöneldi…Evet beni siz delirttiniz..